Zaman.
Hepimiz daha fazlasına sahip olmayı dilerdik. Keşke onun bağlarından kopmanın bir yolu olsaydı ve istediğimiz gibi zamanda yolculuk yapmanın, Tekrar uzak geçmişe dönmenin ya da yüzlerce yıl geleceğe gitmenin.
Dünyadaki en iyi dahiler bu rüyayı gerçek kılmak için yıllarını harcadılar ama başarıya ulaşamadılar.
Lakin şimdi yeni bilim sonunda soruyu yanıtlayabilecek yeni yollar ortaya koyuyor, zamanda yolculuk mümkün mü? Mümkünse, nasıl olacak?
Aslında bir şekilde her çocuk, her kadın bir zaman yolcusu. İstesek te istemesek te hepimiz zamanda acımasızca ilerideyiz doğumdan ölüme kadar olan bir yolculuk, ve geriye dönüş yok. Ve geleceğe bakmanın da bir yolu yok. Ya da var mı? Ya biz geçmişteki olaylara tanık olabilmek için
zamanda yolculuk edebilseydik, ya da kaderimizi görebilmek için çok ileriye gidebilseydik?
Hadi düşünün neler öğrenebileceğimizi, kendi yaşamımızda neleri değiştirebilirdik, bu fırsatımız olsaydı? Hayatın birçok ızdırabı, daha güzel şeylerle yer değiştirirdi.
Küçükken büyükannemle geçirdiğim zaman benim bugünkü ben olmama yardım etti. Bazen büyükannemi tekrar görebilmeyi diliyorum, ya da zamanda yolculuk yaparak ona kendimi yetişkin olarak göstermeyi. Gerçekleşmesi imkansız bir rüyaymış gibi görünüyor. Gerçekten öyle mi?
Bilim geçmiş ile şimdi arasındaki duvarları yıkmanın bir yolunu bulabilir mi?
Zamanda yolculuk mümkün mü? Cevabı bulmak için, ilk olarak zamanın doğasını anlamamız gerekiyor. Ve bu göründüğünden daha zor birşey.
Steve Jefferts bir atom bilim adamı ve usta bir kronometre.
Bence hepimizin, zamanı anladığımızla ilgili doğuştan hislerimiz var. Zaman akar gider. zaman aktıkça biz yaşlanırız, dün yaşanan şeyler, bugün yaşanmaz. Ama bence hiçbirimiz, zaman üzerinde çalışan fizikçi olalım ya da olmayalım ya da sadece kendi hayatımızı yaşayan biri olalım zamanı gerçekten anladığımızı düşünmüyorum.
Steve ''National institute of Standards and Technology'' Colorado' da çalışıyor.
Burası evrensel saati hesaplayan dünyadaki 6 yerden birisi, yani resmi dünya zamanı.
Bu lazerler NIST-F1 sezyum atom saatleri.
Atomların nükleer titreşimlerinin ölçümlerinde, bu saatler saniyede 9 milyar kere tikliyor..
Bu bir nanosaniyenin on milyonda biri. Bu saat neredeyse 16 haneli frekansları, ya da zaman aralıklarını ölçecek.
Peki bu neden önemli?
Zamanı veya frekansları bu denli doğru ölçmedeki amaç bunlardan bir demet olması. Bazıları bilimsel, ama bazıları da çok pratik. Sistem, ''global positioning system'' gibi, Yani GPS sistemi...
Bu temel olarak zaman tutma eylemi. Peki bu uydulara atomik saatler koymamızın nedeni neydi, hepsinin senkronize olduğundan emin olmak, şimdi ben dünya yüzeyinde duruyorum, GPS alıcım ile birlikte, ve bu her bir uydudan sinyaller alıyor, ve varış sürelerini ölçüyor.
Eğer bu uydudan gelen sinyaller diğer uydudan gelen sinyallerden 5 nanosaniye geç gelirse, Gps şöyle söyler, "oh, diğer uydudan 5 feet uzak kalmış olmalıyım." Böylece bunu 4 uydu ile yapar, ve sizin pozisyonunuzu x ve y olarak hesaplar.
Gerçek şu ki bu dikkate değer bir şekilde, zamanı nanosaniye düzeyinde alır, ve kesinlikle buna bağlıdır, çünkü eğer nanosaniye düzeyinde zamanları alamaz ise, hangi uyduya daha yakın olduğunuzu söyleyemezsiniz.
Bu gibi yüksek teknolojilerde hassas zaman ölçümü ile, bilgisayara bağlı bir yaşam tarzı mümkün.
Ama bizim zaman ölçüm mekanizmamız daha da gelişmiş olunca, zamanın esasında öylece akıp gitmediğini gördük.
Zaman evrensel değildir. Garip gerçek şudur ki zaman, kişiseldir.
Saat kaç?
Bu senin nerede olduğuna göre değişir ve ayağının altındaki zeminin ne yaptığına göre.
Yerçekimsel bir alana bir saati koyarsanız, ve yerçekiminin en güçlü olduğu yere yaklaşırsanız, saat yavaşlar. Bu aslında dünyanın o kadar da sert olmadığını gösterir. Dünya bir tür ezilmiş top, ya da jello gibi, ve hergün, gelgitler oldukça, dünya bir top gibi deforme oluyor, ve ayağınızın altındaki yer bir adım aşağı ve yukarı hareket ediyor, sizin dünyadaki yerinize bağlı olarak.
Yani eğer ben bir saati yerden alırsam, dünyanın merkezinden biraz daha uzaklaşmış olacak yerçekimi kuvveti biraz daha azalacak, ve saat biraz daha hızlı çalışacak. Eğer 17 basamaklı bir saatiniz varsa, gün içinde ona bakarak, yavaşlama ve hızlanma oranını görebilirsiniz, ve hızlanma ve yavaşlama ilişkisini de, çünkü dünya bu tür bir düzeyde ezik.
İnsanlar bu kadar küçük zaman farklılıklarını algılayamazlar, ama bizim çok hızlı saatlerimiz bir saniyeyi katrilyonlara bölebilir. Ve bu skalada, zamanın yerlere göre değişiklik gösterdiğini görebiliriz.
Uzay ve zaman sıkı sıkıya birbirine bağlıdır.
Hızlıca neden uzay ile zamanı ayrı ayrı düşünmek yerine, birlikte düşündüğümüz noktasına gelelim, yani daha hoş bir yere, değil mi?
Yerçekimi zamanı yavaşlatır, ve bu zaman yolculuğunun en önemli noktasıdır.
Eğer yerçekimsel bir alandan ayrılırsanız dünya yüzeyi gibi, zaman sizin için farklı bir biçimde işler, dünyadaki diğer arkadaşlarınıza nazaran.
Çok yüksek bir hızda ilerliyorsanız zaman farklılığı müthiş derecededir. Bu da bize zaman yolcularının aramızda olduğunu gösteriyor.
Bunlar onların zaman makineleri.
Kozmonot Sergei Krikalev dünyanın en iyi zaman yolcusu.
Krikalev 803 gününü saatte 17.000 mil yaparak harcadı. Dünyanın yerçekiminden uzakta hızlı bir yolculuk yaptı, ve bu yüzden zaman onun için daha yavaş aktı. Çünkü zaman farklı biçimlerde ilerler, O geleceğe yolculuk yaptı, saniyenin 1/48 i kadar bir süre. 1/48 çok fazlaymış gibi gelmeyebilir, ama ona daha çok güç verdiğinizi, ve daha hızlı gittiğini düşünün ışık hızına yakın bir sürede yaklaşık saatte 670 mil, ve olacaklar garipleşir.
Eğer 1 yıl boyunca seyahat ederse, geri döndüğünde kendisi 1 yıl yaşlanmış olurken dünya 10 yıl yaşlanmış olurdu.
İşte başka bir zaman makinesi daha, birşeyi roketlerden daha fazla hızlandırıyor.
Bu Avupa'nın en büyük hadron çarpıştırıcısı,yani LHC, ve dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı.
Steve Nahn MIT te bir fizik profesörü.
LHC'yi kullanarak, Nahn ve binlerce bilim adamı atom parçacıklarının birer zaman yolcusu olmalarını sağlıyorlar.
Protonları alıp, ışık hızına yakın bir hıza kadar hızlandırıp, birbirleriyle çarpıştırıyorlar.
Patlamadan sonra çıkan atomaltı parçacıkları saniyenin sadece milyarda biri kadar bir süre hayatta kalabiliyorlar. Ama LHC'de, bu saniyenin milyarda biri kadar olan süre biraz daha uzuyor bizim zamanımıza göre.
Fiziğin bu eğlenceli özelliğinden dolayı Cern'deki bu LHC, bir zaman makinesi gibi.
Hız düşündüğünüz gibi birşey değil. Normal hızlardaki hız normaldir, ama çok çok yüksek hızdaki hız ise normal değil, maksimum limittir. Yani yörüngedeki protonlar ışık hızına yakın bir hızda hareket ederler, ama daha hızlı gidemezler.
Onların saati daha yavaş işlemeye başlıyor Onların tikleri bizimkimizden daha uzun oluyor. Yani bir anlamda protonlar yörüngede dönerken onların saatleri bizimkimize göre daha yavaş akıyor ve onlar bize göre zamanda yolculuk yapmış oluyorlar.
Cern'deki protonlar bize bizimde geleceğe zaman yolculuğu yapabileceğimizi gösteriyor.
Bundan onyıllar sonra, uzaygemileri yaklaşık ışık hızında hareket ederek 10 yıllığına yıldızlara seyahat edebilirler.
Seyahatteki yolcular için bu 10 yıl olabilir lakin dünyada bin yıl geçmiş olur. Astronotlar çok farklı bir dünyaya geri dönebilirler. Geleceğe yolculuk yapmak mümkün.
Peki bu sadece tek yönlü bir yolculuk mu? Zamanda ileri ve geri hareket edebilme rüyamızı gerçekleştirebilirmiyiz?
Doğru teknoloji ile, geleceğe yolculuk yapabiliriz. Ama zamanın diğer çağlarına, geçmişe yolculuk yapabilirmiyiz?
Aslında bu göründüğü kadar zor olmayabilir. Demek istediğim geçmiş çevremizde. Bu bir düşünün. Işığın hızı saniyede 186.000 mil. Korkunç derecede hızlı. Ama ışığın buradan şuraya gitmesi, zaman alır.
Bu demek oluyor ki baktığımız heryerde, geçmişteki zamanı görüyoruz. İşığın bir adım gitmesi saniyenin milyarda biri kadar bir zaman alır Yani siz yanınıdaki insanın saniyenin milyarda biri kadar geçmişini görüyorsunuz.
Güneşten gelen ışık dünyaya 8 dakikada ulaşır. Ve gökyüzüne daha derin baktığımızda daha uzaklarda, daha da geçmişi görürüz.
Uydular evrenin sınırının fotoğrafını çekti, 13.7 milyar ışık yılı uzaklıkta. Bu 13.7 milyar yıl geçmiş demek. Biz her zaman geçmişe bakarız. Ama bundan daha da derine gidiyor.
Einstein'a göre zaman tıpkı uzay gibi. Uzayın her bir parçasının şu an olduğu gibi, zamanın da her bir parçası şu an var.
Sean Carroll California Entitüsünde bir fizikçi.
Fizikçiler ebediyetçiliğe eğilimlidir..
Onlara göre tüm evren, yaşadığımız tüm 4 boyutlu uzay zamanın, eşit olarak gerçektir. Bizler uzay-zaman sürecinin farklı anlarında varız, ve zamanın farklı anlarında farklı şeyler hissediyoruz Ama bu zamanın aktıkça geleceğin de gerçek olması demek değildir.
Bu sadece geleceğin de geçmiş ve şu an kadar var olması anlamına gelir.
Gelecekte ne olduğunu zaman aktıkça keşfediyoruz. Ama bu geçmişin gerçekliğinden, geleceğin gerçekliğinin daha fazla olması anlamına gelmiyor.
Yani, prensipte, geçmiş ve gelecek şu anın var var olduğu kadar varlar.
Bütün zaman etrafımızda.
Ama biz şu andan geçmişe sıçrama yapabilirmiyiz?
20. yüzyılın başlarında genç patent memuru Albert Einstein bize bu imkanı sağladı.
Tramvay üzerinde, 20 li yaşlarındaki Einstein saat kulesine baktı, ve aniden herşeyi anladı.
Einstein ın anladığı şuydu ki, zaman sizin nerede olduğunuza ve ne kadar hızlı olduğunuza göre değişir.
Zaman 4. boyut olarak, uzunluğa, genişliğe ve derinliğe sıkı sıkıya bağlıdır. --
Uzayın boyutları.
Birkaç yıl sonra Einstein yerçekiminin uzay zaman üzerindeki etkisinin matematiksel haritasını çıkardı.
Uzay ve zamanın yapısının eğik olduğunu kanıtladı.
Eğer uzay eğikse, üzerinde köprüler kurulabilecek yollar olabilir ya da içerisinde zaman yolculuğuna
imkan sağlayacak döngüler yaratılabilir.
Bu 1949 yılında matematik dahisi Kurt Gadel tarafından ulaşılan bir sonuçtu.
Gadel Einstein'ın yakın arkadaşıydı, ve büyük adamın denkleminin zaman yolculuğuna izin verip vermeyeceğini görmeye karar verdi. Ve yaptıklarını buldu.
Eğer evren kendi ekseninde dönerse ve siz her nasılsa öylece kalırsanız, evrende istediğiniz yere gitmek mümkün olurdu. Ve mükemmel bir keşif, evrenin dönmeyeceğini bilmemiz haricinde.
Dönüşsüz zaman yolculuğu yapamazsınız.
Gadel'in çözümü gerçekdışıydı ama onun radikal düşüncesi yeni nesile ilham kaynağı oldu.
Professor Frank Tipler Gadel'in izlerinden giden dönüş yapan fizikçilerden biriydi.
Gadel'in kağıtlarından çok etkilendim, MIT den mezun olmadan önce okumuştum, ve merak ettim Einstein' ın önerilerini izlersem, fiziksel olarak bu mümkün olur mu?
Evreni döndüremeyiz, ama sanırım daha düşük skalada birşeyler yapabiliriz.
En açık olanı, izafiyet teorisine göre düşünülen dönen silindirdi. Ve ben bu dönen silindirler sayesinde zamanda atlama yapabileceğimizi ve geriye gidebileceğimizi gösterebildim.
Tipler'in devasa silindiri uzayda asılı kalarak, ışık hızına yakın bir hızda dönüyor.
Uzay zamana, zaman da uzaya dönüşerek ikisi birlikte silindirin etrafında bükülüyorlar.
Böylece silindirin etrafında ileriye giderek zamanda geriye gitmiş olursunuz.
Bu yol zaman yönü, fakat çok hızlı dönen buşey etrafında spiral bir şekilde geriye giderseniz zamanda da geriye gitmiş olursunuz.
yayınlamaya çalıştığım belgelerim "zaman makinesi kurma'' başlığı altındaydı ve editörler bunun biraz radikal olduğunu düşündü ve daha yumuşak birşey istediler ve bende başlığı ''dönen silindirler ve küresel nedenselliğin ihlalinin ihtimali'' olarak değiştirdim.
Şimdi gerçekten belgeleri okumayana kadar anlamayacağınız birşey vardı.
Ama sonra Tipler, fikriyle ilgili birkaç problem buldu.
Şunu farkettim ki dönen silindirler Einstein'ın denklemine göre kolay inşa edilebilir gözükse de çok gerçekçi değildi.
çünkü onun sonsuz bir silindir olması gerekiyordu ve sonsuz bir silindir yapmak evreni inşa etmek kadar zordu, yani imkansızdı.
Merak ettim bunun gibi bir yapının daha düşük bir skalada yapılıp yapılmayacağını ve ne yazık ki bunun imkansız olduğunu gördüm. çünkü bir cismi zaman makinesini oluşturmak için hızlandırmak için bulduğunuz şey zaman makinesi özelliği kazanmadan önce siz uzay ve zamanda bir delik açmış olursunuz.
Yani uzay ve zamanda bir teklik yaratmış olursunuz. Ve ne yazık ki zaman makinesi rüyamı sonlandırdım.
Tipler'in dönen silindiri çalışmayabilir, ama evrende çok ağır nesneler mevcut hali hazırda ışık hızında dönebilen: Kara Delikler.
Kara deliklerin muazzam çekim güçleri en uç noktaya iter.
Geçmişe yolculuk yapmanın sırları
acaba onların derinliklerinde mi gizli?
Kara delikler küçük ama inanılmaz derecede ağır nesnelerdir.
evreni tam anlamıyla dağıtırlar.
Kara deliğin yoğun çekim gücü uzay ve zamanın dokusunu bildiğimiz tüm diğer nesnelerden daha fazla eğer.
Kara deliklerin eğdikleri zamanı kullanabilirmiyiz?
Onları zamanda yolculuk yapmak için kullanabilirmiyiz?
Kara delikler bir zaman makinesi değillerdir.
Düşerseniz tekliğe düşmüş olursunuz, ezilirsiniz ve ölürsünüz.
Kara deliğin merkezinde olanlar ile ilgili bilmediğimiz etkiler var, bu yüzden kara deliklerin sizi geçmişe götürebileceğini düşünmenin bir sebebi yok.
Kara delik tek yön bir sokaktır.
İçeriye girerseniz.
Bir daha çıkamazsınız.
Yani kara delikler işe yaramayacak.
Fakat bilim kurgu tarafından ünlenen bir başka kozmik anomali var;
solucan delikleri. Solucan delikleri iki uzak yeri birbirine bağlayan sihirli kapılardır. Bu kozmik gökyüzü köprüleri zamanda ve uzayda atlama yapmamızı sağlayabilirler. Bir solucan deliğine atlarsanız, başka bir zaman ya da başka bir yere bir kısayol bulmuş olursunuz. Solucan deliklerinin olduğuyla ilgili elimizde bir kanıt yok, ama arkalarında sağlam bir bilim var. Bu konuyu ünlü fizikçi Kip Thorne'dan daha iyi bilen biri yok.
Yeni başlayanlar için size bunların neden solucan deliği olarak adlandırıldığını açıklayabilir.
Bir elmanız olduğunu düşünün, bir solucan elmada bir delik açar, ve bir taraftan diğer bir tarafa ulaşır, elmanın yüzeyini evrenimiz gibi düşünebilirsiniz, ve solucan diğer tarafa ulaşmak için başka bir boyuta girer. Eğer solucan delikleri varsa atomlardan bile daha küçüklerdir. Eğer içlerinden geçmek istiyorsak, onları büyütmemiz ve açık tutmamız gerekiyor. Bir solucan deliğini açık tutmak muazzam derecede bir enerji gerektirir. sıradan bir enerji değil, ama ''negatif enerji'' olarak adlandırılan bir enerji.
Negatif enerji anti-yerçekimseldir. Uzay ve zamanın yapısını püskürtür ve solucan deliğinin yerçekimi ile ezilmesini önler.
Bir problem var. birçok insan negatif enerjinin var olduğuna inanmıyor. Anti-yerçekimsel bir enerji
çok saçma. Aslında modern fizikte, laboratuvarda hergün üretilen negatif enerjilerin olduğunu biliyoruz. küçük miktarlardaki negatif enerjiler çoğunlukla geçicidir, ama ne var ki negatif enerjidir. O yüzden bu ihtimalin olmadığını söylemekte pek istekli değilim.
Temel soru şuydu ki çok gelişmiş bir medeniyet yeterli negatif enerjiyi toplayıp onu solucan deliğinde tutarak solucan deliğinin açık durmasını sağlayıp birinin içerisinden yolculuk yapmasını sağlayabilirmiydi.
Cevabı bilmiyoruz.
Bu arada diğer ünlü fizikçi farklı bir yolda, zamanın kırılmasının etkileri üzerinde çalışıyor.
Richard Gott yıllardır zaman yolculuğu problemi üzerinde çalışıyor. Gott'ın zaman makinesi zamanda atlamalar yaratmak için kozmik sicimde yüksek çekim kuvvetlerini kullanıyor. Kozmik sicimler ince enerji iplikleridir, evreni baştan sona kaplayan.
Bir şiir var.
"Adı aydınlık olan birkız vardı.
ışıktan daha hzılı yolculukediyordu.
bir gün izafi bir yoldan ayrıldı,
ve önceki gece evine döndü."
Mesele şu ki Einstein'ın dediğine göre ışıktan daha hızlı gidebilen bir araç üretemezsiniz.
Ama genel görecelik kuramında, yani uzayın eğimli olduğunu söyleyen teoride, eğer bir kısayol bulabilirseniz ışığı yenebilirsiniz.
Yani bu size kozmik düzende bayan aydınlık gibi, geçmişinizi ziyaret etme olanağı tanıyabilir.
Tabi kozmik dizelerin gerçek olup olmadığını kimse bilmiyor.
Ama çoğu fizikçi onların var olduğunu big bang sonrası ortaya çıkan yüksek yoğunluktaki vakum
enerjiden, atom çekirdeklerinden bile daha dar olduklarını söylüyorlar.
Bazı yollar kısa olabilir. Bazıları da çok uzun olabilir. Ama hepsi inanılmaz bir çekim gücü kullanıyor. bu çekim gücünün olduğu yerde, uzay ve zamanın bir kısayolunu yaratma şansı olabilir.
Kozmik dizeleri kullanarak bir zaman makinesi nasıl yaratılır. Şimdi düşünün kozmik dizelerdeki geometriyi düz bir pizza dilimi gibi.
Aslında onların dizelerdeki birim başına uzunlukları gerçekten de bir dilim pizzanın çıkarılması gibidir. Eğer buradan bir dilim pizza kesersem, bu şekilde kıvırırsam pizza koni gibi görünür. Yani eğer burada A gezegeninin üzerinde olursam B gezegenine ışın gönderebilirim. Ama eğer bir uzay gemisinde olsaydım, ve ışık hızından daha yavaş gitseydim bu kısayolu kullanarak, göndermiş olduğum ışınlardan daha önde varmış olurdum.
Bunun anlamı, benim kalkışım ve varışım zamanda uzaydakinden daha fazla uzaklığa bölünmüş.
Diğer bir deyişle bu 4 ışık yılı uzaklıkta ve 3 yıllık bir sürededir. Yani bir dilim daha pizza kesmiş
olursam, iki kozmik dizeye sahip olmuş olurum.
Sonra kayık gibi kıvıralım.
İşte uzay zamanın iki kozmik dizede görünüşü bu şekildedir.
Peki uzay gemimle bu iki kozmik dizede ne yapabilirim, A gezegenine öğleyin geri dönmüş olabilirim. Şimdi A gezegeni öğle vakti aynı yerde ve aynı zamanda. Yani geri dönüp kendi elimi sıkabilirim. Yani daha yaşlı ben geri gelebilir ve ben kendimi uğurlayabilirim.
Bu benim kendi geçmişimi ziyaretim. Bu gerçek zamanlı bir geçmişe yolculuk. Ama tabi burada bir ya da iki problemimiz var.
Yeni başlayanlar için, iki kozmik dizeyi yüksek hızda birlikte iterseniz, bu bir karadelik yaratabilir.
Zaman yolculuğunu yaptıktan sonra ölebilirsiniz, ya da öldürülebilirsiniz zaman yolculuğunu tamamlayamadan.
Bir başka şey de, bu döngü galaksinin yarısı kadar ağırlıkta olabilir eğer zamanda geriye 1 yıl yolculuk yapmak istiyorsanız.
Yani bu proje sadece süper gelişmiş bir medeniyette denenebilir.
Yapabileceğimizden çok uzakta birşey.
Gott gibi fizikçiler bugün çalışabilecek bir zaman makinesi yapabileceklerini iddia etmezler.
Onlar fiziğin kurallarının zaman yolculuğuna izin verip vermediğini anlamaya çalışıyorlar. Zaman makinesini icat etmedeki bütün senaryolarda ortada birçok problem mevcut.
Öyle görünüyor ki doğanın itici gücü, siz zaman makinesini işler hale getirirken buna neden olan şeyi imha ediyor.
kuantum çekiminin henüz tam kavrayamadığımız kuralları.
Yerçekiminin insan gibi, gezegenler gibi, gökyüzündeki yıldızlar gibi büyük nesnelere nasıl etki ettiğini biliyoruz.
Ama quantum düzeyinde nasıl çalıştığını anlamıyoruz, parçacık ve dalgaların çok küçük etkileri.
Bir başka anlamadığımız şey ise insanların denemelerinin hiç durmadığı.
Şimdi bir başka keşif grubu zaman yolculuğunun gizeminin cevaplarını kovalıyorlar belki de en az kovalanacak yerde, atomun kalbinin derinliklerinde.
Görünen o ki Einstein'ın uzay ve zamanında zaman yolculuğu yapmak imkansıza yakın. Ama Einstein'ın rasyonel kurallarının her zaman için geçerli olmadığı başka bir dünya, fiziğin başka bir türü daha var.
Atomun derinliklerinde bir dünya, kuantum mekanığinin tuhaf kurallarının geçerli olduğu bir yer.
Şimdi, korkmayın. Tuhaf ama cezbedici birşey.
Kuantum mekaniği var olan şeylerin aslında gözlemleyebildiklerimizden biraz daha zengin oldukları fikrine dayanır.
Yani birşeye baktığımızda onu bir yerde görürüz. Kuantum mekaniğine göre biz o şeye bakmadan önce, o şey heryerde vardı. Belki bu biraz şey gibi onu bir yerde görüyorsunuz, ama aslında onu gördüğünüz yerde birçok olasılık tayfı var.
Yani kuantum mekaniğinin fikirleri ile zaman yolculuğunun fikirlerini birleştirdiğimizde herşey başıboş kalıyor.
Kuantum mekaniğinin en tuhaf özelliklerinden birisi de ''mekansızlık". Yani iki parçacık birbirlerini
anlık olarak etkileyebiliyor, aralarında mil ya da ışık yılı kadar uzaklık olsa da.
Biraz büyü gibi.
Oyuncak bebeğe birşey saplandığında aynı zamanda insan da etkileniyor. Ama büyü değil, kuantum mekansızlığı bilimsel olarak kanıtlandı.
Bugün İsviçre bankaları sermayesi bilgisayar işlemleri için kullanılacak güvenlik anahtarlarında ''mekansızlığın'' kullanılıp kullanılamayacağının deneylerini yapmaktalar.
Professor Nicolas Gisin bunu yönetiyor.
Bir kuantum fizikçisi ve fiberoptik uzmanı Gisin, kuantum mekansızlığını test etti, fotonların mükemmel uyumunu gösterdi, hem de müthiş uzaklıklara ayrılmış ışık parçacıklarında.
Kuantum fiziğinin dediğine göre bir foton üzerinde birşey yaparsanız, yaptığınız şeye sadece o foton tepki vermez ortada iki fotonun global reaksiyonu olur.
Bir anlamda iki foton, çok büyük uzaklıkta olmalarına rağmen, halen bir sistemi oluştururlar. Ve bu global sistem hemen tepki verir. İşte bu kuantum mekansızlığıdır. Gisin foton sinyallerini fiber optik kablolardan Cenova'ya gönderdi.
Bir uçtaki bir çift atom lazerle aktifleştirildi.
Diğer uçtaki fotonlar hemen tepki verdi.
Göründüğü kadarıyla hiçbirşey kımıldamadı ve hiç enerji alışverişi olmadı. Ama hernasıl olduysa
parçacıklar bilgiyi paylaştı.
Einstein bunlar için " hayaletimsi aksiyonlar." cümlesini kullandı.
Onun hayaletimsi aksiyonları uzay zamanda yolculuk gibi birşey değildi.
Uzay zamanda olan birşey değildi.
Uzay zamanda böyle mekansız korelasyonun nasıl olacağını anlatabilen bir hikayemiz yok. uzay zamanın dışında ortaya çıkıyorlar. Yani bunun uzay ve zamanı anlamamızla ilgili derin anlamı var ya da aslında tam olarak, uzay ve zamanı anlamamamızla ilgili.
Bazıları kuantum mekansızlığının geçmişe mesaj gönderebilmek için kullanılabileceğine inanıyorlar.
Washington Üniversitesinde, fizikçi John Cramer(not Cosmo Kramer) bu iddiayı test ediyor.
Gisin gibi, mekansızlığa bağlı dolaşık fotonlar ile deney yapıyor.
Düğüm ise Cramer ın foton sinyallerini bugünden geçmişe göndermesinde.
Bu lazerler ve ölçüm aletleri interferometre olarak adlandırılıyor, ve aynı zamanda Cramer'ın zaman makinesinin kalbi durumundalar.
Bunlardan ismi ''Alice'' olan ismi ''Bob'' olana foton sinyali gönderiyor.
Cramer'ın teorisi doğruysa ve ayarlamalar düzgünse, Bob Alice'den mesajı
gönderilmeden bir parça daha önce alacak.
Etki tepki olayı tersine dönmüş olacak. Yani Alice parçacıkların davranışlarının ya da dalgabenzeri davranışlarının olup olmadığı üzerinde kontrol kurmuş olacak.
Çünkü fotonlar uzayda dolaşık durumdadır, buradaki sinyalleri almak isteyen Bob, aynı zamanda girişim örneğinin olup olmadığını bakıp görecek.
Burası birkaç santimetre uzaklıkta.
çok fazla değil.
Ama birkaç santimetre olmak zorunda değil.
Bir ışık yılınca uzanan bir hatta olabilirdi, ama aynı etkilerden dolayı aynı şeyi yapardı. Bu dolaşıklığın nasıl çalıştığının ögtergesidir.
Eğer buraya 10 km uzunluğunda fiber optik koyarsam Bob'un aldığından 50 mikrosaniye sonra sinyal gönderir.
Yani 50 mikrosaniye geçmişe mesaj göndermiş olurdu. Yani prensipte geçmiş, ile iletişimde olurdu.
Eğer Cramer'ın bu aleti çalışırsa, saniyenin milyonda biri kadar geçmişe mesaj gönderilmeden önceye mesaj göndermiş olacak, ama sinyal kendini çok az geçmişte gösterecek bu da zamanı nlamada bizim için devrimsel birşey. Bu da nedensellikte, gelecekte olan olayların geçmişi etkileyebildiğini kanıtlayacak.
Eğer çalışırsa kayda değer, fizik için çok büyük birşey olacak.
İletişim endüstrisi için de büyük bir olay olacak.
Eğer geçmişe mesaj gönderebilirseniz esasen bu heryer için çok büyük bir olay olacak.
Medeniyetimizi değiştirebilir tehlikeli yollardan. Ama bütün bunlar deneyin muhtemelen çalışmayacağının bir göstergesi, çünkü doğa muhtemelen geçmişe mesaj göndermenize izin vermez.
Gerçekten anti-nedenselliğin çok ta akla yakın varsayımlarını göremiyorum.
Demek istediği zaman geleceğe doğru gelişir ya da inşa olur.
Öte yandan şunu söyleyebilirim ki günümüz fiziğinde zamanın algılanması kesinlikle çok düşük bir konseptte, umabiliriz ki gelecekte daha iyi ve daha derin bir zaman algısına sahip olacağız ve aynı zamanda bugün sahip olduğumuz ihtimallerden daha farklı ihtimallere.
Yani şunu söyleyebiliriz birgün zamanı algılayışımız daha da gelişecek.
Kuantum çekimi bilmecesini çözdükten sonra, çalışan bir zaman makinesi yapabiliriz.
Peki sonra ne olurdu?
Geçmişte neyi değiştirebilirdik?
Cevaplar fantastik ve rahatsız edici.
ve biraz...
...tuhaf. ...tuhaf.
...tuhaf. ...tuhaf.
Geçmişe sinyal göndermeye çalışıyoruz.
Eğer çalışırsa, belki birgün geçmişe insan da gönderebiliriz.
Heyecan verici bir fikir, ama bize paradox probleminin kapısını açıyor.
Kendisiyle çelişen bir durumun paradoxu.
hiç mantıklı gelmiyor.
Diyelim ki gelecekten geçmişe kanserin çaresini gönderdik.
Ölüler yaşıyor mu olurdu?
Gördünüz mü?
Zaman yolculuğu bu tür gizemlerle dolu.
Zaman yolculuğuyla ilgili anlamaya çalıştığımız şey aslında prensipte olsa bile mümkün olup olmadığı yani fiziğin kurallarının geçmişe yolculuk yapmaya izin verip vermeyeceği.
Cevabı bilmiyoruz.
Cevabı bulmak için kuantum yerçekiminin kurallarına ihtiyacımız var.
İkinci soru ise, eğer geçmişe yolculuk mümkünse, doğa ''büyükbaba paradoksu'' ile ilgili ne yapar, eğer geçmişe gitseydim babam daha doğmadan büyükbabamı öldürseydim, böylece var olmayacakmıydım?
Doğa bununla ilgili ne yapar?
Muhafazakar yoruma göre uzay-zaman 4 boyutlu birşeydir.
Ve değişmez.
Yani zaman yolcuları geçmişe giderse, zaten onlar geçmişin bir parçası olurlar ve onu değiştiremezler.
Diğer bir deyişle eğer Titanik te zaman yolcularımız olmuş olsaydı kaptanı buzdağları konusunda uyarmış olabilirlerdi ama yine de o uyarıları dikkate almazdı, tıpkı diğer buzdağı uyarılarını dikkate almadığı gibi, çünkü biz biliyoruz ki gemi bir buzdağına çarparak battı.
Evet bu muhafazakar bakış açısı, onlara göre zaman yolcuları geçmişi değiştiremez.
Geçmişin bir parçası olabilirler.
Aslında şakacının biri şöyle demişti:
Titanik'i gerçek anlamda batıran şey çok fazla zaman yolcusunun, Titanik'in batışını seyretmek için Titanik'e gelmesiydi.
Esasen çok basit bir neden var gelecekten gelen turistlerle çevrelenmedik henüz.
Bunun sebebi zaman makinesinin henüz icat edilmemiş olmasıdır.
Eğer bir gün geçmişe gidecek bir teknolojiye sahip olabilirsek makine sadece onu bulduğumuz andan itibaren çalışacak, ilk zaman döngüsünü yaratmada.
Yani eğer 3000 yılında kozmik düzenin hareket ettirilmesi ile bir zaman makinesi icat edilirse uzay ve zamanı bükerek 3000 yılında bir zaman döngüsü yaratılabilir.
Yani bunun anlamı zaman yolcusu, aracı ile birlikte ileriye doğru gidebilir, döngünün etrafında.
yani 3002 ye gidebilir tekrar 3001 e dönebilir ama 2010 a dönemez çünkü o zaman henüz zaman makinesi icat edilmemişti. Ama bu kuralların istisnası olabilir. Ve birkez daha, kuantum mekaniğinin garip dünyasından çıkıyor.
Birçok kuantum fizikçisinin inandığına göre hesaplanamayacak kadar çok paralel evrenler olabilir. ve bu paralel evrenler etrafımızda olabilir.
Her zaman bir seçim yaparız bir yoldan gitmek ya da diğerinden gitmek, örneğin yazı tura atıyorsunuz bir başka yöne gidebilir, Birçok kuantum mekaniği teorisine göre evrende bir kol iki ayrı kola ayrılır.
Eğer alternatif evrenlere izin verirseniz, birçok şeyin olması olanaklaşır.
Ama halen mantıken paradoxları önlememiz gerekiyor.
halen doğru ki olan olmuştur, ama olan bu şey bir evrende olmuştur yani bu evrende.
Bu yeni evrenler için geçerli değildir.
Eğer birden fazla dünya varsa, kuantum mekaniğine göre, gidip büyükbabanızı öldürürseniz özdeş olan büyükbabanızı öldürmüş olursunuz, yani o sadece sizin paralel, evrendeki büyükbabanızdır.
Paralel evrende, büyükbabanız başka bir evrenden olan siz tarafından öldürülmüş olur, yani bu sizin babanızı ve sizi etkilemez.
Bu problem değil, çünkü zaten bu evrende siz hiç var olmadınız.
Yaptığınız şey paralel evrenler arasında geçiş yapmak.
Ama yakın zamanda zaman yolculuğu yapmak ya da paralel evrenlere gitmek için, küçük bir şansımız varmış gibi görünüyor.
Zaman makinesi için gerekli olan teknolojinin çok çok uzağındayız, başarı umudu bir fısıltı kadar bile değil bir amipin uzay yolculuğu yapabilme kapasitesi kadar, çünkü teknolojimiz çok cılız.
Pek umut yok.
Zaman yolculuğu pek olası görünmüyor eğer saf olarak bir maddeyi veya bir bilgiyi şimdiden geçmişe gönderme yaklaşımıyla.
Ama geçmişe seyahat etmenin bir başka yolu daha var, son zamanlara kadar çok mantıksız olduğu düşünülen ama gittikçe gerçeğe yaklaşan bir yol.
Geçmişi yaratabiliriz.
İnsan teknolojisi katlanarak gelişiyor.
Bilgisayarlarımız yeteri kadar güçlendiğinde, ağır komplex dünyaları simule edebilecekler, dünyadaki geçmiş çağları da.
Bunlar video oyunu olmazlardı.
Geçmişin bu simulasyonları çok gerçekçi görünür ve hissedilir, onların simulasyon olduğunu anlamazsınız gerçek geçmiş değil ama gerçeğe en yakın geçmiş olur. Eğer gerçekten geçmişe gitmek istiyorsanız çok uzak geleceğe gitmeniz gerekiyor.
Çok uzak gelecekte, geçmişe gidebilecek kabiliyete sahip olacaklardır. Ve böylece geçmişin nasıl birşey olduğunu görebilirsiniz. Gerçekten uzak geçmişi, uzak geleceğin bilgisayarlarında sanal olarak yaşayabilirsiniz. Geleceğe zaman yolculuğu yapmanın mümkün olduğunu gördük. Ama bu tek yönlü bir seyahat.
Geçmişe yolculuk teorik olarak mümkün olabilir, ama bu muazzam derecede enerji ve tanrısal bir teknoloji gerektiriyor. En iyi umudumuz bilgisayarların geçmişi tekrar oluşturmasında.
Görünen o ki kaybettiğimiz insanları görmek ya da gençken yaptığımız hataları düzeltmek için geçmişe yolculuk yapamayacağız.
Zamandaki yörüngemiz doğumdan ölüme, yaşayan herşeyin ortak noktası.
Her insanın hayatın kısa ve değerli olduğu gerçeğiyle yaşaması gerekiyor.
Zaferlere sahibiz. Hatalara sahibiz. Geriye dönüp bu hataları düzeltebilseydik, onlardan birşeyler öğrenebilirmiydik?
Bugün olduğumuz biz olabilirmiydik?
Şu an için zamanı ters döndüremeyiz.
Ama...denemeye devam edicez.